12 Ocak 2014 Pazar

Bir Garip Hikayesi 2…





Bir Garip Hikayesi 2…

Akşam eğlencesinden dönüş yolu saat 02.00 suları Beşiktaş çarşıda, sakin sokaklarda ellerim cebimde kafama parkamın şapkasını çekmişim salınaraktan ilerlemekteydim. Kafam rahatlamış, kurtlarımı dökmüşüm en genişinden hem söyleyerek hem oynayaraktan. Kafam rahat, tatilin son günlerini geçiriyorum en dolusundan. Kafam rahat, ödemişim harcımı, borcumu beklenmedik bir anda.
Çarşının gün içinde en az 2milyonu bulan canlı nüfusundan eser kalmamış, sokaklar boş. Taksiciler orda, her zamanki yerinde, Hacıoğlu’nun karşısındaki arada beklemeye dalmışlar. Seyyar köfteciler de orda, her zamanki yerinde, 200 metre aralıklarla konumlandıkları yerlerinde ekmek derdindeler. En dertli ya da en keyifli anlarımın bire bir şahidi olan büfe de açık her gece olduğu gibi.
Sakin ve yorgun yürüyorum sokakta hafiften sesim kısılmış. Halıcının oradan dönüp sıcak yatağıma ulaşmaya daha da yaklaştığım anda görüyorum, hayattan yediği kazıkları toplasan eski Bizans döneminde Osmanlıyı anlatan Cücü’nün oynadığı Karamurat serisindeki Bizans zindanlarına birkaç bölüm malzeme çıkaracak kadar çok, bir o kadar da acı verici rakamlara ulaşabilecek dingin Muhterem abiyi. 
Muhterem abi 40’lı yaşlarında, ayağında o kazıklardan en çok hasarı gören siyahı artık seçilemeyen potinleri, üstünde birkaç kat battaniye yerden tahmini iki karış yükseltideki fayans yüzeyin üstüne domates sandıklarını koymuş uyuyor sessiz sedasız. En üstteki battaniye kırmızı – beyaz renklerde gibi duruyor bulandığı lekelerden ayırt edilebildiği kadarıyla. Kafası küçük bir delikten çıkıp dışarıda kalmış o soğukta.
Sırtı sokağa dönük uyuyordu. Yakınlarına bir yere oturdum, deve yakıp içlendim en derininden. Nasıl bir hayat bu, nasıl bir kayıp bu muhterem kişilik bizim için? Derinden nefes çekip onu seyrettim dakikalarca…
O sırada karşımda duran çöp torbalarının içinden sarı – beyaz tonlarda tatlı olduğu kadar vahşi kedi dışarı zıpladı. Bulduğu küçük parçayı parçalamakla uğraşırken etrafına bakınıyordu kim var, kim yok diye. Mamasını bitirdikten sonra Muhterem abinin sandıklarının altındaki boşluğa girip uzandı mırlayarak.
Aklımdan ne yapabilirim ki diye düşünürken, 3 tane zibidi yattığı yerin yakınlarındaki pilavcıdan dışarı çıktılar. Muhterem abinin yanından geçerken bağıra çağıra konuşmaları uyandırdı adamı, kim bilir nasıl başardı o şekilde uyumayı.
Üstündeki battaniyeleri zorlukla sıyırıp dikildi, bana dönüp; ‘abicim, sigara var mı?’ diye sordu. Çıkardım verdim bir tane, yaktım onunla birlikte. Bekledim konuşacak, bir şeyler söyleyecek diye.  Sigarası öldü, dönüp bana baktı; ‘S.ktir şimdi!’ deyip battaniyelerine sarıldı. Kedi az ilerdeki çöp torbalarına doğru ilerliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder