Bir
anlık bişi, gerçekten anlamıyorsunuz. O çizgi gerçekten çok inceymiş ve teğet
olmadığında anlamıyorsunuz, fark ettirmiyor kendini. Ama o an, işte o an, ben
buradayım aga, sen öyle çok rahat olma bakayım, diye bir dürtekliyor seni.
Ölümden döndüğümü hisettim, enteresan bir duyguymuş. Doktorların şok dediği,
bizimse hayatımızın filmini çoktan takmış olduğumuzu düşündüğümüz garip bir an.
Gülden
çimene geçişte bir atak yaparsın sol öne doğru, bir bakmışsın ki aracın tabiri
caizse götü başı aykırı yönlere gidiyor. Basarsın kalayı, olan olmuştur nafile.
Ucuz atlattım diye döktüğün ecel terlerini silersin, elinin tersi, gömleğinin
üst kol kısmıyla.
Şimdi
bundan sonra iki yola ayrılıyoruz, iki ayrı hikaye, iki ayrı garip…
İlk
Garip’imiz Makedon Tır şoförü İbrahim ya da öyle anladık, tabii ya Kaan diye
tır şoförü olmaz herhalde. 50’li yaşlarında tabiri caizse 3kuruşa uzun yol
şoförlüğü yapan, kafa olarak bitmiş. Fiziki olarak taşıdığı sorumlulukların
altında ezilmiş. Gözlerinin altı mosmor, elleri nasır tutmuş. Ayakkabısının sol
teki başparmağından delik, dişleri sararmış, dilini bilmediği bir ülkede kaza
yapan, patrona vereceği hesabı düşünen bir garip.
Araçtan
atladığı gibi başladı bağrınmaya, abi ben düz gidiyo, sen… o kısmı söyleyemedi
işte. Elleriyle direksiyon işareti yapıp önüme kırdın demeye çalıştı. Öyle
anlattı, böyle çırpındı, en sonunda vazgeçti, polis…, diyebildi, Polis çağır
gibilerinden. Sonradan çalıştığı firmadan adamlar gelince sesi kesildi. Bekledi
işler hallolsun da yola çıkayım diye.
Bi ara
baktım, ön kaputtan gazete kağıdına sarılı 1somon ekmek çıkardı. İçinde ne
olduğu belli değil, kim bilir hangi tır parkında yiyecekti ama acıkmış bir
yandan da utangaç, alışmış ekmeğini saklayarak yemeye. Yeni yetme, kendini adam
zanneden çocuğun birinin serzenişlerini dinledi uzaktan, tuttuğu sigarayı da
almadı. Bilmediği kağıtlara imza attı, bizim bilmediğimiz diyarlara doğru yola
koyuldu iki saatlik aradan sonra.
İkinci
Garip’imiz kazanın diğer rolü. Hafif toplu, sarışın, üstü başı düzgün ama
gömleği kırışmış, normal akşam saati. Evine dönüyor, işini bitirmiş, yaklaşık
45dakkika yolu var. Sakin sakin giderim kafasında. Aynı anda da bluetooth
kulaklıktan amirine günlük raporunu veriyor. Bir anda fark etti tırın yandan
çarptığını.
Kendini
arabadan attığı gibi derin bir nefes aldı ve başladı küfürler yağdırmaya, tırın
içinden ne ineceğini umursamadan. 10-20-30dk derken 2saat geçti hala sövmeye
devam ediyordu kendi kendine nasıl olsa karşısındaki anlamıyo diye.
Aslında
bir yerden sonra ettiği küfürlerin hiçbiri adama değildi, kimseyi aramak
gelmiyordu içinden, arasa bile kimi arayacaktı. Yalnızlığına, kendi kendini
düşürdüğü duruma sövüyordu dolu dolu, böyle devam edeceğini düşünerek.
Kontağı
çalıştırdı, marşa bastı, yoluna devam etti… kimsesiz hayatına devam etmek
üzere…