6 Nisan 2014 Pazar

2 Kadın




Nasıl bir bilmece ki bu çözmeye uğraştıkça yorulur insan. Çok basit bir hikâye aslında, sağda şeytan-solda melek paradoksu. Hangisinin neyi tercih edeceği belli olmayan bir hikâye. Biri çok iyi tam istediğin gibi diğeri ise eh işte yoklukta giden cinsinden, anladın sen onu. Zararsız, kendi halinde, sakin bir tip.

Şimdi hangisinden dem vuracan? İstediğinden mi yoksa idare edenden mi? Biri tam kallavi, okumuş, kafası çalışan, iyi aile terbiyesi görmüş, biraz da yaşamış görmüş cahil değil hayata. Ortama elinden geldiğince ayak uydurmaya çalışır, mızmızlanmaz falan ama öbür yandan çok bilmekte iyi değil defalarca tecrübe ettin. Gördün başına gelenleri, hikâyenin sonu belli orada. Bir başarısızlıkta, tökezlediğinde yanında bulamazsın. Vefasız olur, ben yeterim kendime der. Ömrü boyunca bunun için uğraşmıştır zaten.

Genelde babasını sevmez ama ona ufak nüans farklarıyla benzeyen birini ister. İster ki hem yakışıklı hem karizmatik hem güler yüzlü hem çalışkan hem güçlü hem hem hem… Bitmez çünkü hakkediyordur. Çok marifetli değildir, elide pek hamarat sayılmaz. Sinirli halinden korkman gerektiğini vurgular ara ara ki güçlü bir kadın olduğunu gösterebilsin ama aslında şöyle huzurla bir uyku çekemiyordur. Doludur kafası hep ve mutlaka ve mutlaka eski bir kırığı vardır ona çok çektiren, o yüzden gönül rahatlığıyla kıvrandırabilir karşısındaki. Aslında bütün erkekler aynıdır, birbirine benzer. Ama aslında babasına benzemesinden korkarken bir yandan da onun gibi olsun ister. Sonrada babasının yaptığı en büyük hatanın aynısını senin de yapacağın fikri öyle bir yerleşir ki kafasında devam edemezsin, sürdüremezsin biter gider.

Bu hikâyeyi biliyosun dediğim gibi peki diğeri nasıl acaba? Farklı bir kere, görmediğin bir ortamdan, hiç içinde bulunmadığın bir hayattan. Eeee nasıl olacak peki… Güler yüzlü değil, ama sakin. Okumamış işi gücü yok ama egosu da yok. Mızmız mı şuan değil ama belki de öyledir. Kendini beğenmiş değil ama hayatı boyunca ağırdan satmayı öğrenmiş, diğer türlüsünü bilmez bile.

Oda der sinirliyim diye ama şeklen değil, sinirlidir gerçekten çok çekmiştir çünkü. Göreceklerini hep insan geçinen hayvanlardan görmüştür. Temizdir! Yani bir zamanlar öyleydi. Ağır kirletmişlerdir ruhunu, emin ol ruhunu şeytana satmaya korkar, çünkü şeytandan korkar, günahtır. Saftır aslında berraklık olarak değil, hayata saftır aslında. Naciye’yi bilmez, kuru-suluyu bilmez, alkol kötülükler anasıdır, sigara öldürür. Biat etmek, bir kurşun döktürmek lazım gelir.

Aslında yaşantı olarak birbirlerine çok uzaklar, muhtemelen yolda karşılaşsalar birbirlerini fark etmezler bile. Yol sormaya kalksalar muhtemelen ikisi de diğerinin kusurlarına odaklanır. Biri çok çalışmaktan gözlerinin feri gitmiş, diğeri bütün gün yatmaktan gözlerinin altı şişmiş.  Ama birbirine çok benzeyen tipler etrafında dönüp durdu belki de şimdiye kadar farkına varmadılar. Aynı adamlar, farklı hikayeler…

Şimdi soru şu ki, hangisi! Sağ-sol omuzdaki meleklerden hangisini seçmek lazım gelir. Hangisi baskın gelir, iyi melek kötü melek hangisini seçerdi. Karar verebilirler miydi? Ya da ‘hacı s.ktr et israfile ses edelim, suru üflemeden bir okeye dönelim’ mi derlerdi.