Nasıl bir bilmece ki bu
çözmeye uğraştıkça yorulur insan. Çok basit bir hikâye aslında, sağda
şeytan-solda melek paradoksu. Hangisinin neyi tercih edeceği belli olmayan bir hikâye.
Biri çok iyi tam istediğin gibi diğeri ise eh işte yoklukta giden cinsinden,
anladın sen onu. Zararsız, kendi halinde, sakin bir tip.
Şimdi hangisinden dem
vuracan? İstediğinden mi yoksa idare edenden mi? Biri tam kallavi, okumuş,
kafası çalışan, iyi aile terbiyesi görmüş, biraz da yaşamış görmüş cahil değil
hayata. Ortama elinden geldiğince ayak uydurmaya çalışır, mızmızlanmaz falan
ama öbür yandan çok bilmekte iyi değil defalarca tecrübe ettin. Gördün başına
gelenleri, hikâyenin sonu belli orada. Bir başarısızlıkta, tökezlediğinde
yanında bulamazsın. Vefasız olur, ben yeterim kendime der. Ömrü boyunca bunun
için uğraşmıştır zaten.
Genelde babasını sevmez
ama ona ufak nüans farklarıyla benzeyen birini ister. İster ki hem yakışıklı
hem karizmatik hem güler yüzlü hem çalışkan hem güçlü hem hem hem… Bitmez çünkü
hakkediyordur. Çok marifetli değildir, elide pek hamarat sayılmaz. Sinirli
halinden korkman gerektiğini vurgular ara ara ki güçlü bir kadın olduğunu
gösterebilsin ama aslında şöyle huzurla bir uyku çekemiyordur. Doludur kafası
hep ve mutlaka ve mutlaka eski bir kırığı vardır ona çok çektiren, o yüzden
gönül rahatlığıyla kıvrandırabilir karşısındaki. Aslında bütün erkekler
aynıdır, birbirine benzer. Ama aslında babasına benzemesinden korkarken bir
yandan da onun gibi olsun ister. Sonrada babasının yaptığı en büyük hatanın
aynısını senin de yapacağın fikri öyle bir yerleşir ki kafasında devam
edemezsin, sürdüremezsin biter gider.
Bu hikâyeyi biliyosun
dediğim gibi peki diğeri nasıl acaba? Farklı bir kere, görmediğin bir ortamdan,
hiç içinde bulunmadığın bir hayattan. Eeee nasıl olacak peki… Güler yüzlü
değil, ama sakin. Okumamış işi gücü yok ama egosu da yok. Mızmız mı şuan değil
ama belki de öyledir. Kendini beğenmiş değil ama hayatı boyunca ağırdan satmayı
öğrenmiş, diğer türlüsünü bilmez bile.
Oda der sinirliyim diye
ama şeklen değil, sinirlidir gerçekten çok çekmiştir çünkü. Göreceklerini hep
insan geçinen hayvanlardan görmüştür. Temizdir! Yani bir zamanlar öyleydi. Ağır
kirletmişlerdir ruhunu, emin ol ruhunu şeytana satmaya korkar, çünkü şeytandan
korkar, günahtır. Saftır aslında berraklık olarak değil, hayata saftır aslında.
Naciye’yi bilmez, kuru-suluyu bilmez, alkol kötülükler anasıdır, sigara öldürür.
Biat etmek, bir kurşun döktürmek lazım gelir.
Aslında yaşantı olarak
birbirlerine çok uzaklar, muhtemelen yolda karşılaşsalar birbirlerini fark
etmezler bile. Yol sormaya kalksalar muhtemelen ikisi de diğerinin kusurlarına
odaklanır. Biri çok çalışmaktan gözlerinin feri gitmiş, diğeri bütün gün
yatmaktan gözlerinin altı şişmiş. Ama
birbirine çok benzeyen tipler etrafında dönüp durdu belki de şimdiye kadar
farkına varmadılar. Aynı adamlar, farklı hikayeler…
Şimdi soru şu ki,
hangisi! Sağ-sol omuzdaki meleklerden hangisini seçmek lazım gelir. Hangisi
baskın gelir, iyi melek kötü melek hangisini seçerdi. Karar verebilirler miydi?
Ya da ‘hacı s.ktr et israfile ses edelim, suru üflemeden bir okeye dönelim’ mi
derlerdi.