Tanıyamıyorum, nerde o nerde ben? Bir yanlışlık var bu işte.
Mekan yanlış, zaman yanlış, diyaloglar yanlış, sorular yanlış, cevaplar yanlış.
doğru olan ne peki. Ben doğruyum, insanlar doğru, olaylar gerçek… Bu birikim,
özellikle o doğru. Göz altı kerimini sürerken bekliyor morluklar geçsin diye
peki içindekiler…
Aynaya baktığımda görüyorum bunu, iliklerime kadar işliyor
yaşanılanlar, yorgunum onu anladım. Geçen öğlene kadar uyudum kalktığımda
kendimi mal gibi hissettim. Ama şunu fark ettim, ben değil ruhum uyumak
istiyor. Bu kadar sorumluluk ağır geliyor bu bünyeye, kafam kalkmıyor bir
türlü, gözlerim hep uzaklarda. Bir şey mi arıyor? Sanmıyorum, ne bulacak ki!
Öyle bakıyor, gerçekten işaret bekliyormuş gibi. Kalk artık, silkelen, kendine
gel, hayata dön desin istiyor o işaret… Nereden baksan iki aydan fazladır
yaşıyor bu şekilde. Dış makyajı gittikçe daha da kötüye gidiyor günden güne…
İçi desen kör kütük sarhoş. Bir temiz sopa atasım var kendine gelsin diye ama
olmuyor, Fight Club’ın hala film olduğu bir dünya burası. Dövse ya kendini, bir
güzel dövse ya! Neye yarar ha, neye yarar? Ruhu dingin değil devamlı bilmediğinin
peşinde…
Saat şuan sabahın 5’i. Herkes güzelce uykusunu çekerken o
devesiyle baş başa. Öksürükler almış başını gitmiş, veremliden beter. Gözü
yolda ama umurunda değil nasılı? İstemiyor gitsin veya gelsinler ama gözü yolda
hep. İstiyor ki geride kalsınlar, hayata devam etsin kaldığı yerden. İstop
ışığı yanan bir kartalın içinde dönmüş sola Istranca manzarası izliyor
devesiyle dağın bir başında. Belki de bunu istiyordur ama maalesef araba nasıl
kullanılır bilmez, ehliyeti de yoktur zaten. Kadim dost devede yarıda bırakmak
üzere. Deliriyorum diye düşünmeye başladı şimdiden. Ortaköy camiinin yanında şarap içerken
görüyor kendini. Boğaza karşı sayıklarken buluyor kendini sonra da aklına
geliyor defalarca yaptım bir boka da yaramadı diye söyleniyor. Yine sessizlik…
Nasıl içinden çıkacağını bilemediği bir labirente attı
kendini, kendi arzusuyla. Yavaşça adımlarını atarken kapattı bir yandan bütün
dış seslere kulaklarını. Hayal meyal buraya gel çıkış burada diyen sesler
duyuyor bazen, ilgilenmiyor tabii ki. Kendim girdim kendim çıkarım diye
tutturmuş devam ediyor yürümeye. Yazık
oluyor o yardım elini uzatanlara da, çırpınıp duruyorlar. Üzülüyor ama kısa
sürüyor üzüntüsü. Yalnızlık kalmak istiyor bu yolda. Bir arka bahçesi var
herkes gibi onun içindeki mini labirentte dönüp duruyor dolap beygiri gibi...
Farkında, çirkin bir hayat bu, hepten bet bir insan oldu.
Eski beni istiyor. Çıkış yolu yakın! Güzel günler bizi bekler, eyvallah dersin
geçer gider…
Bu yazıyı yazarken bir yandan Hayko’dan Yol Gözümü Dağlıyor Bak
dinliyordu…