5 Ocak 2014 Pazar

Bir Garip Hikâyesi 1





 Boş sokaklarda yürüyorum evime doğru yavaştan. Hava her zamanki gibi kuru soğuk. Sol tarafımda yıllardır bir türlü bitirilemeyen inşaatın kalıntıları, sağımda uzun zaman öncesinden kalma soluk süt mavisi renkte iki yeni bina arasında sırıtan altında açık mı kapalı mı olduğunu fark etmediğim elektrikçi dükkânı bulunan iki katlı müstakil ev. Karşımda gündüz vakti en işlek zamanında bile nüfusu 200ü geçmeyen araç trafiğine kapatılalı birkaç yıl olmuş cadde.

Saat 24.00’ı biraz geçmekte. Saatlerdir internet cafede kafa ve göz patlatmanın verdiği sıkıntıyla devemden bir tek aldım,  İneğimi çaktım, derin bir nefesi ciğerlerime doğru çekerken yanıma bir velet yaklaştı; ‘Abi bi sigara versene beee!’. Şaşırdım, normalde isteyen herkese hiç düşünmeden uzatırım bir tane ama çocuğa bir baktım. Yaş en fazla 12, boy 1.40, üstünde yırtık soluk beyaz ve kırmızı tonlarda bir mont, ayağında teki burnundan patlamış çamur içinde bir kösele, başında ise kafasıyla orantılı küçük beresi, kendi gibi kara gözleriyle bana bakıyor. ’Vermem abicim senin yaşın çok küçük!’ deyip başımdan savdım.

Ben yoluma devam ettim, baktım o meşhur meyhaneler sokağından devam ediyor, ilgilenmedim. Her akşam olduğu gibi Osman abinin yanına uğradım, bir gazoz açtım birde çikolata aldım, öyle laflıyoruz noldu, ne bitti gibilerinden derken baktım o velet yanımızda bitti. ‘Osman abi bi kibrit versene be!’. ‘Sen kimsin, neyin nesisin, ne işin var çocuğum bu saate dışarıda, anan baban sormaz mı, beklemez mi?’ diye sormamla başladı anlatmaya.

‘Abi benim adım Polat, beni herkes tanır burada, sen beni küçük gördün ama al bak yaşım 15.’, deyip kimliğini gösterdi, onuda yanında taşıyor velet. Annesinin adı Hatice, babasının ki Rıza. Babası Edirne’de hapishanede yatıyormuş hırsızlıktan. Annesi de Burgaz’a kaçmış her şeyi bırakıp. ‘Sen niye gitmedin annenle, niye gitti ki seni burada bırakıp?’. ‘Abi ben yukarıdaki Çingene mahallesinde kalıyom, evin bir sürü borcu vardı dayanamadı kaçtı kadın. Bende burada kaldım şimdilik, para bulabilirsem gidecem.’. Okula devam etmemiş ilkokuldan sonra, işi gücüde yok olmasın da zaten bu minyon yapısıyla kimse onu işe almaz. Resmen ses tonuyla falan ufacık bir velet gibi duruyor. Hani büyümüş de küçülmüş derler ya o hesap bu küçük adam.

‘Abi sen demin bana niye sigara vermedin? ’ dedi. Aynı cevabı verdim ; ‘Yaşın yinede küçük!’.  ‘Peki!’ deyip yanımdan uzaklaştı. Baktım meydanda bir o yana bir bu yana dolanıyor. Şehrin gizli sahiplerinden birinin elinde şarap şişesi meydanın ortasında oturuyor. Onun yanına gitti önce ona sordu. Baktı iş yok tekrar Kasaplararası’na doğru yöneldi, bizde Osman ağabeyle bu olanlarla ilgili konuşmaya devam ediyoruz. Sonra tekrar çıktı meydana doğru elinde küçük bir yavru kedi çömeldi duvar dibine onu seviyor. Bir yandan da göz ucuyla beni kesiyor; ‘Bir tane versen nolurdu sanki!’ der gibi, gitmeye de niyeti yok. El ettim yanıma geldi elinde sarı beyaz tonlarda kedi. Çıkardım cebimden bir tane deve uzattım; ‘Hemen evine git, bu soğukta daha fazla dışarıda kalma.’. Başını salladı, yaktı yavaştan yürüyerek uzaklaştı. Baktım kedicik arkasından bakıyor.

Osman ağabeye dönüp; ‘Bu nasıl iş ya, yazık daha küçücük! ’. Yüzünde o buruk bakış; ‘Ne olur bunun hali?’. Ne olacak; ya babası gibi hırsız olur, ya eline üç kuruş tutuştururlar adam vurdururlar ya da kuru işine karışır. Kedicik de etrafa bakınarak küçük adımlarla çöp kutusunun yanına doğru gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder