Galatasaray’ın tarih
kokan eski sokaklarında turluyordum, dışarıdan sessiz içimde çığlıklarla. Olur
öyle bazen, bir dolu lafın vardır söyleyecek, haykıracak ama söyleyemezsin
işte, bağırmazsın, üst üste yakarsın sigaranı derman olmasına niyetle, nefesine
ortak olsun diye.
Yine oraya geldim, her
zaman yaptığım gibi. Eski bir çarşı, bundan 10 seneki önceki halini bilirim. O
zamanki incik boncukcular hala orda, az mı küpe aldım oralardan. Orta bahçe
kısmı daha ferahtı o zamanlar. Belediyenin koyduğu oturaklarda içerdik
çayımızı. 2 tane ufak çay ocağı kılıklı yer vardı, mis gibi de kahve
yaparlardı, bi mandabatmaz değiller tabii yine de ama günü kurtarırlardı. Şimdi
iğne atsan yere düşmez, o beş para etmez ortası hasır, yerden 20santim
yüksekteki taburelerle doldurmuşlar her yeri. Kara kuru oğlanlar dolanıyor
ortalıkla, gevşek ağızla sipariş almaya çalışıyorlar. O zamanki çocuklar yine
de kibar davranırlardı, düzgün konuşurlardı falan.
Aklımdan bunlar
geçerken köşede belediye oturaklarından birine oturdum, söndürdüğüm deveyi
yeniledim. Oğlan çayımı getirmişti bile. Bir süredir şekersiz içiyorum çayı ama
ona yaranacam diye. Niye yapar ki insan, niye yaranmaya çalışırız ki birilerine.
Niye özümüze direniriz, rahatça sövmek varken, İngiliz asilzadesi pozları niye.
Niye zayıflama peşindeyiz, beğenemiyor muyuz göbekli insanları, niye yok mu
onların da bir güzelliği. Niye imreniriz başkalarına, yok mu fakir hayatlarımızın
neşesi.
Kendi kendime
konuşuyormuşum farkında değilim, gözlerim ateş saçmış, zaten güneşle de
seviştiğimiz söylenemez. 50küsürlü yaşlarında arkasından lastikle tutturulmuş
uzun kır saçları, şekilli top sakalı, yazlık gömleğinin düğmelerini göbeğine
kadar açmış, beline peştamal bağlamış gibi görünen pantolonuyla bir adam
karşıma oturdu. Boş ver sen çayı ben sana şöyle güzel bir kahve söyleyeyim
dedi. Hay hay der gibi başımı salladım. Hiç sormadı bile derdin ne evlat
gibilerinden. İki lafladıktan sonra anladı herhalde. Sen beni dikkatli dinle
dedi, başladı anlatmaya.
Hayat bir oyundur,
özellikle konu aşk olunca. Kör eder insanı özelikle en yakına. Eski eşim Leyla,
genel anlamıyla her erkeğin isteyeceği bir kadın. 36 yaşında, köklü bir
üniversitede yardımcı doç, kendini iyi yetiştirmiş yani. Aile dersen, babasıyla
tavla atacak kadar yakındık bir birimize. Felsefeci ama hayata adapte olmuş, erkek-
kadın rollerine hakim. Ev işlerinde fena değil ama bizim annelerime benzemez
tabii. Güler yüzlü, neşeli, eğlenmeyi bilen tiplerden. Öyle her şeyi de
büyütmüyor, pireyi deve yapmıyor yani. Ömür boyunca evrile, devrile
yaşlanacağın bir kadın. Düştüğünde de zordan değil, içinden geçerek bakar sana,
vicdanlı yani. Şimdi sen söyle, yaşın ondan küçük ama bu kadını istersin dimi?
Kalakaldım, bişey diyemedim.
Yani diyebildim, mimiklerimle. Bİ yandan da şunu düşünüyorum, Leyla için niye
eski eşim dedi diye, öldü mü yoksa! Ya da ön göremediği sorunlar mı ortaya
çıktı?
Ne düşündüğünü
biliyorum, ama ölen o değildi dedi. Şöyle açıklayayım, en yakınım İnci.
Yılardır görüşürüz, ara sıra aklıma düşer ama bir türlü sevgili olmadık,
olamadık nedense. Dedim ya hayat oyun diye, hep bir dolap döndürdü, yollarımız
çakışmadı bir türlü. Bundan 1 yıl önce, kaybettim İnciyi. Leyla’da çok severdi
ama benim bu kadar çok yıkıldığımı görünce anladı tabii durumun farklı
olduğunu, kadınlar işte. İşin kötüsü ne biliyor musun, bende o zaman anladım
işte. Benim için kayan bir yıldız, hiç gerçekleşmemiş bir dilek, nadide bir
inci olduğunu…
Şimdi oralarda
buralarda sürünüyorum, paramda var, evimde barkımda. Ama olmuyor işte, en
yakınındaki kör oluyorsun, sonra en uzağa da. Sana bir soru ya da cevap nasıl
algılarsan, ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir…
Kala kaldım, öyle mal
gibi baktım yüzüne ama evet dediği doğruydu, hayat bir şekilde devam ediyordu.
Kahve için teşekkür edip yanında ayrıldım. Çarşının ince uzun koridoruna doğru
yürümeye başladım. Gözlerim ister istemez takılara kaydı. Bir yüzük takıldı
gözüme, ne kadar da ağır dururdu benim parmaklarımda…
Rahmetli İnci çok güzel profiterol yapardı. Leyla desen, ondan evlatlarına ana, evine hanım olmazdı. Ayrıldığınız iyi oldu karşim.
YanıtlaSil