18 Ağustos 2014 Pazartesi

2 Garip Hikayesi…



Bir anlık bişi, gerçekten anlamıyorsunuz. O çizgi gerçekten çok inceymiş ve teğet olmadığında anlamıyorsunuz, fark ettirmiyor kendini. Ama o an, işte o an, ben buradayım aga, sen öyle çok rahat olma bakayım, diye bir dürtekliyor seni. 

Ölümden döndüğümü hisettim, enteresan bir duyguymuş. Doktorların şok dediği, bizimse hayatımızın filmini çoktan takmış olduğumuzu düşündüğümüz garip bir an.

Gülden çimene geçişte bir atak yaparsın sol öne doğru, bir bakmışsın ki aracın tabiri caizse götü başı aykırı yönlere gidiyor. Basarsın kalayı, olan olmuştur nafile. Ucuz atlattım diye döktüğün ecel terlerini silersin, elinin tersi, gömleğinin üst kol kısmıyla.

Şimdi bundan sonra iki yola ayrılıyoruz, iki ayrı hikaye, iki ayrı garip…

İlk Garip’imiz Makedon Tır şoförü İbrahim ya da öyle anladık, tabii ya Kaan diye tır şoförü olmaz herhalde. 50’li yaşlarında tabiri caizse 3kuruşa uzun yol şoförlüğü yapan, kafa olarak bitmiş. Fiziki olarak taşıdığı sorumlulukların altında ezilmiş. Gözlerinin altı mosmor, elleri nasır tutmuş. Ayakkabısının sol teki başparmağından delik, dişleri sararmış, dilini bilmediği bir ülkede kaza yapan, patrona vereceği hesabı düşünen bir garip.

Araçtan atladığı gibi başladı bağrınmaya, abi ben düz gidiyo, sen… o kısmı söyleyemedi işte. Elleriyle direksiyon işareti yapıp önüme kırdın demeye çalıştı. Öyle anlattı, böyle çırpındı, en sonunda vazgeçti, polis…, diyebildi, Polis çağır gibilerinden. Sonradan çalıştığı firmadan adamlar gelince sesi kesildi. Bekledi işler hallolsun da yola çıkayım diye.

Bi ara baktım, ön kaputtan gazete kağıdına sarılı 1somon ekmek çıkardı. İçinde ne olduğu belli değil, kim bilir hangi tır parkında yiyecekti ama acıkmış bir yandan da utangaç, alışmış ekmeğini saklayarak yemeye. Yeni yetme, kendini adam zanneden çocuğun birinin serzenişlerini dinledi uzaktan, tuttuğu sigarayı da almadı. Bilmediği kağıtlara imza attı, bizim bilmediğimiz diyarlara doğru yola koyuldu iki saatlik aradan sonra.

İkinci Garip’imiz kazanın diğer rolü. Hafif toplu, sarışın, üstü başı düzgün ama gömleği kırışmış, normal akşam saati. Evine dönüyor, işini bitirmiş, yaklaşık 45dakkika yolu var. Sakin sakin giderim kafasında. Aynı anda da bluetooth kulaklıktan amirine günlük raporunu veriyor. Bir anda fark etti tırın yandan çarptığını.

Kendini arabadan attığı gibi derin bir nefes aldı ve başladı küfürler yağdırmaya, tırın içinden ne ineceğini umursamadan. 10-20-30dk derken 2saat geçti hala sövmeye devam ediyordu kendi kendine nasıl olsa karşısındaki anlamıyo diye.

Aslında bir yerden sonra ettiği küfürlerin hiçbiri adama değildi, kimseyi aramak gelmiyordu içinden, arasa bile kimi arayacaktı. Yalnızlığına, kendi kendini düşürdüğü duruma sövüyordu dolu dolu, böyle devam edeceğini düşünerek.

Kontağı çalıştırdı, marşa bastı, yoluna devam etti… kimsesiz hayatına devam etmek üzere…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder